26 Ekim 2018 Cuma

Günlük 2

     Dün gece yine hastanedeydim. Bence kötü bir şey var ama anlayamadılar. Sürekli antibiyotik dayıyorlar. Bu sefer bir poşet ilaçla döndüm eve. İşe de gitmedim. Doktor yarın vereyim sana raporu dedi. Sabah gittim ama akşam gelecekmiş. Akşam tekrar gideceğim.

     Akşamları bir dil okulunda işe başladım. Sabah kolejden geldikten sonra haftanın 4 günü kursta çalışıyorum artık. İnsanlardan bir şey istemekten nefret ettiğim için verdikleri karın tokluğu paraya da evet dedim ama olsun. Mekan güzel. İnsanlar güzel. Konuşmamı ve eğitimimi duyan insanlar saygı duyuyor. Mesleğe saygı var. Tanıştığım insanlar yalvarıyor lütfen bizim dersimize girin diye. Akşamları boş boş oturmaktansa en azından orada takılırım. Çay bedava. Yemek de var. Oh.


11 Ekim 2018 Perşembe

Günlük 1

 1-Hastane

   İki haftadır hastalıktan Bülent Ersoy gibi yerlerdeyim. Boğazım parçalanıyor, burnum mahallede top oynayan sümüklü çocuklar gibi akıyor ama yok, ısrarla hastaneye gitmiyorum. Ya şimdi ben senede bir taşındığım için artık ikametgah olayını saldım. hatta o kadar saldım ki, annemlerin evi gözüküyor senelerdir hiçbir yere aldırmadım diye. Dolayısıyla sağlık ocağına gidemiyorum. Özel hastaneye gidince de verdiğim parayla daha da hasta oluyorum üzüntüden. Sadece hastane olsa neyse, ilaç paraları çok arttı, artı bir de muayene ücreti alıyor eczaneler. Hasta olmak daha avantajlı, onlara o parayı vereceğime dışarıda tavuk suyuna çorba içerim dedim, dedim ama olmadı. Gittikçe daha kötü olmuşum. Nese bizim kaltağa mesaj attım bugün gelemiyorum diye, hatun cevap bile vermiyor. Sen misin vermeyen, iki gün raporu çaktım üstüne ooooh. Uğraşsın dursun şimdi. 

   Evde yatmak güzel ama evi de bok götürüyor. Ulan Kuş, batacağın kadar battın zaten deyip bir de kadın ayarladım temizliğe. Artık benden harikası yok.


2- Hayatımın aşkı Sky High

  3 yıl önce bir ayakkabıya aşık olup, onun için bir ay çalışıp, sonunda almıştım. Ama internetten yaptığım ilk alışveriş olduğundan, ayakkabı elime ulaşana kadar sinir krizleri mi dersiniz, ağlama nöbetleri mi dersiniz yoksa şımarıklık mı bilemiyorum, bir hayli sıkıntılı zamanlar geçirdim. Öğrenci halimde ayakkabıya 300 tl vermiştim. O da havale yaptığım için. Yani adamla saedce e mail yoluyla iletişim kurarak, aynı gün hesabına tık diye 300'ü yapıştırmıştım. Kiram o zaman 300'dü ev arkadaşlarımdan ötürü. Halimi düşünün artık.

   Bu aralar ayakkabı almam lazım, Trendyol'u hatim ediyorum falan ama yok. İstediğim gibi bir şey kesssssinlikle yok. Nerede ucuz dandik sıradan ayakkabı var, koymuşlar siteye. Ama insanlar ne yapsın, dolar 6 tl yani el insaf. Neyse, dün çamaşırları asarken çamaşır odasındaki (Evet, çamaşır odam var çünkü toplam mobilya sayım 3 falan) köşedeki kutular ilişti gözüme. İçeriye götüreyim de kedi oynasın derken kutulardan birinin içinden o ayakkabı çıktı. Ama nasıl bir ayakkabı, tekrar aşık oldum. Zamanında gerizekalı olduğum için ayakkabı numaramı yanlış söylemiş, 37 olan ayağıma 40 numara ayakkabı almıştım. 1 ay daha katlanamam diye de geri çevirmeyip 3 sene boyunca ayağıma iki numara büyük ayakkabıyı giydim. Allah yarabbi düşündükçe içime afakanlar basıyor ama o kadar güzeldi ki... Aşk böyle bir şey işte... 

  Uzatmayayım, dün maillerimden o ayakkabıcının adresini bulup mesaj attım. Adamla bugün alışverişe geçtik, 450 tl fiyat çekti. Ben de gözyaşlarımla birlikte ayakkabıya elveda dedim. Bu ay hem ev temizliği, hem de kombi bakımı derken sağ böbreğimi sattım zaten. Adam allem etti kallem etti, aradı konuştuk falan ama ı ıh, olmaz diyorum. Taksit yaptı, 50 tl azalttı ama ı ıh. Yok. İnadım inat. 450 tl'lik kadın değilim ben ayakkabıya neden 450 vereyim.

  Sonra can alıcı mesaj geldi: 

   ''Tamam 350 olsun, yeter ki sevenler kavuşsun. Ama kargo sizden.''

  Arkadaşlar (Okuyan bir kişi bile yok ama olsun), vallahi de billahi de bugün hayatımın en güzel günlerinden biri. Evlerimiz yakınmış, yakındaki bir AVM'de elden vermesi için anlaştık. Kargo parası da girmemiş oldu. 


3- Yükselme
   
   Bir fansub'da çevirmenlik yapıyorum. Gerçekten severek yapıyorum bu işi, Hiçbir çıkarım yok. Gönüllülüğe dayalı. Tabii ki etrafımdaki kimse bunu anlamıyor. Bedava iş mi yapılırmış. Beni kullanıyorlarmış. Ben onlara fazlaymışım. Blablabla. Ulan ben kimim ki bir başkasından daha üstün olayım. Karşımdaki öğrenci olabilir, sik gibi bir bölüm okuyor olabilir ancak bunların hiçbiri onların benden daha azını hak ettiğini göstermez. Yani demek istediğim, ben bulunduğum her yere başarı getirdim. Bunu görenlerin yanında elimden geldiğince olmaya hazırım. S. ve T. de işimi iyi yaptığımı görmüş olacaklar ki, bu kadarcık kısa bir sürede bana daha iyi bir konum teklif ettiler. Şimdilik bu sorumluluğu alamayacağımı düşünerek reddettim ancak sonrası için ne olacak bilmiyorum. Mutluyum.


Artık bir not defteriyim.

 

   Şimdiden vazgeçtim bile. Burası günlük not defterim artık.

   Hayırlı olsun efem.

   Artık kendi kendimin not defteriyim. Şu an buna karar verdim.

 

Show Time

 

  Eveet her bir halt bitti, bir de sevdiklerimi liste halinde yazmak kaldı.

   Sanki başladığım şeylerin sonunu getirmekte başarılıymışım gibi.

   Neyse, burası bundan böyle (Muhtemelen 2 posttan fazla olmayacak) benim mükemmel liste alanım olacaaaak (Burada alkış giriyor).

26 Ağustos 2018 Pazar

Hala Beyinsizim


Yaşım oldu 23, hala herhangi bir durumda nasıl soğukkanlı olacağımı veya çıkarıma uygun tepki gösterebileceğimi kestiremiyorum.

  10 parmak yazmayı unutmuşum. What a shame.

  Baştan başlayayım;

  Çalıştığım yerde mobbing e maruz kalıyorum yaklaşık 1 aydır. Hem de öyle böyle değil. Önüme 3 kere sözleşme koymasına rağmen, üstüm olan kaltak, imzayı attıktan sonra -tahmin edileceği üzere- birden 180 derece döndü.


   Geçen yıl oradaki ilk yılım olduğundan ötürü fazla etliye sütlüye karışmadan,; kafamın üstüne basa basa tepeme çıkmasına, yaptığım her şeyin kaymağını onun yemesine izin verdiğim, diploması bile olmayan yarrrrrrak herif işi bırakınca bizim kaltak delirdi. Neymiş, müşteriler çok seviyormuş, onu kaybetmemiz büyük bir kayıp olmuş, inşallah tekrar geri gelip bizimle çalışmak istermiş, hepimize neşe getiriyormuş.


   Adam yılın 1 ayından fazlasını izinli geçirdi. Rapor bile değil. İzin. Ulan zaten sene içinde fix 2 hafta, yıl sonunda fix 2 ay tatilimiz var.


    ''Sırtım ağrıyor, ay bel fıtığım varmış, allah sizi inandırsın haziranda zatürre oldum, az daha ölüyormuşum çünkü 160 kiloyum, işe gitme dedi doktor çünkü kalp krizi geçirebilirmişim, bu iş beni hasta ediyor çünkü adalet yok burada, allah, hak, hukuk, adalet...'' Ciddi anlamda bu bahanelerle bütttttün özel günlere gelmeyip, katiyen formal giyinmeyip, işini kessssinlikle düzgün yapmayıp, artık aralarında ne varsa bizim kaltakla araları iyi diye dünnnnyanın parasıyla milletin hakkına giren herif işten ayrılınca bizimkinin bir arkasından ağıt yakmadığı kaldı. Elinden gelse tanrılara bakire kız armağan edip adamı büyüyle geri getirmeye çalışacaktı.


     Ama daha güzel bir fikir buldu: Bize eziyet etmek.


     Neymiş, yarak herif bizim yüzümüzden gitmiş. Onu mutsuz etmişiz, o çok çalışıyormuş, ailevi problemleri varmış, yalnız olduğundan ötürü aklında hep burası varmış da ondan mutsuzmuş, yarrrrağımın hayatı işten ibaretmiş. Yazıkmış.


     Zaten sene içinde ''Toplanıp ona sarılıp onu sevdiğinizi söyleyin''' diye darlamıştı herkesi ki yapan da oldu.


     Neyse, senenin daha ikinci gününde bu kaltak bizi toplayıp o yarrağın raporlu olduğunu söyledi. Onun yerine biz çalışaymışız ancak para almayacağız, çalıştığımız extra gün yerine izin almayacağız, sadece kaltağın götünü toplayacağız. Hayır deyince ağzımıza bir güzel sıçtı, gereksiz bir yığın iş yükledi, üstlerimize boş durduğumuzu, çalışmadığımızı ima edip tasmamızı sıkı tuttu aklınca. İlk ben hayır dediğim için de ''Sen zaten stajyersin, ben ne dersem evet demek zorundasın deyip gülmeye başladı. ''Hayır, ben stajyer değilim. ..... fakültesinden mezunum ve bildiğiniz üzere bu ikinci yılım'' dediğimde ise ''Aaa bak gözleri doldu yazııık ben seni küçümsemek için söylemiyorum ki, keşke ben de senin yerinde olsam, hem stajyer olmak çok güzel bir şey, yeni yeni şeyler öğreniyorsun'' deyip kahkaha atmaya başladı. Son olarak da son fikrimizi sordu. Ben hayır dedim, diğerleri evet deyince hepimizi bir güzel ''Evet evet harikasınız süpersiniz'' diye odasından kovdu.


    Sonuç olarak o zamandan beri dedikodumuzu yapıyor. Sıkıntı şu ki,  normal çalışmamız gereken saatin üstüne 5'er saat daha koydu ama sözleşmede yok. Bir an kızgınlığıma yenik düşüp istifa etmekten çok korkuyorum. Ama şubata kadar sabretmem gerektiğini de biliyorum. Aslında çok da sallamıyorum ama arada anksiyete atakları geçirmeye başlayıp hastanelik olduğımdan beri biraz endişeliyim.


   Mantıklı düşünürsek, kaltağa kulaklarımı kapatıp kendi bildiğimi yapınca zaten hayatımda bir değişme olmayacak. Onun da bu sene son senesi olduğu belli, herkes canından bezmiş durumda. Ama işte... Kitap okumayı yine artırabilirsem kaldırabileceğimi düşünüyorum. Ama o kaltak elimde olan 5 dakikaya bile göz dikmiş durumda. Ne yapacağımı pek bilemiyorum açıkçası.